Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
25 Ağustos 1922
#1
97 yıl önce bu saatlerde, Türk ordusu büyük bir gizlilik içinde cephe kaydırarak Yunan ordusunu gafil avlamaya hazırlanıyordu. Bu hamle asla fark edilmemeliydi. Bu nedenle askerlerimiz büyük bir sessizlik içerisinde ilerliyordu.

Türk ordusu gece karanlığında büyük bir bilinmeze doğru adım atıyor. Hedef, düşmana fark ettirmeden tepeye varmak ve sabaha karşı 5:00 civarında saldırıya geçip düşman ne olduğu anlamadan cepheyi yarmak. Mustafa Kemal Paşa düşünceli. Kimselerle konuşmuyor.

Taarruz planı sır gibi saklanmıştı. Mustafa Kemal Paşa, Türk'lerin taarruz niyetini gizlemek için futbol maçı tertip edip herkesi oraya çağırdı. Kısa süre sonra bir çay partisi organize etti. Tüm bu etkinlikler arasında gizlice cepheye gidip taarruzu planladı.

Cepheye hareket etmeden hemen önce Kırşehir Mebusu Yahya Galip'i görmüş ve ısrarlı soruları karşısında sırrını onunla paylaşmıştı: Akşam cepheye gidiyorum. Yarından sonra taarruz edeceğim. Taarruzdan sekiz sonra Afyon'da olacağım.

Annesini son gördüğünde ona "Çaya gidiyorum" demişti. Ama Zübeyde Hanım'ın içine doğmuş olmalı ki, ona şu mektubu yazdı: “Oğlum, seni bekledim. Gelmedin. Çaya gittiğini söylemiştin bana. Ama cepheye gittiğini biliyorum. Senin için dua ediyorum. Savaşı kazanmadan geri gelme.”

Basın, Ankara'da isyan çıktığını, Mustafa Kemal'in Konya'ya kaçtığını yazıyor. Meclis, Mustafa Kemal'i taarruz etmemekle eleştiriyor. Fethi Bey, Londra'da barış nabızları yokluyor. Yunan tarafı durumları keyifle izliyor.

Türk ordusu ise gizlice taarruza doğru yürüyor.
1
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler: Adolf Hitler , NextWorld , kaRanLık-61 , artun
#2
Büyük Taarruz iki temel direk üzerine kurulup tasarlanmıştı. İlki gizlilikti. Düşman taarruz edileceğini bilmemeliydi. İkincisiyse bitirici olmasıydı. Bu savaşla birlikte Yunan işgali sona ermeliydi.

Atatürk bu nedenle taarruz hazırlıklarını sır gibi sakladı.

Atatürk, taarruz hazırlığını 23 Temmuz'da başlattı. İngiliz General Townshend'i ziyaret bahanesiyle Akşehir'e geçti.

27 Temmuz günü tekrar gizlice Akşehir'e geçip komutanları çağırdı. Taarruz fikrini onlara açtı.

Atatürk aynı zamanda Fethi Bey'i barış görüşmeleri için Londra'ya gönderdi. Barış için nabız yoklayan bir ordunun taarruz edebileceği düşünülmezdi. Tam da bu algıyı oluşturmaya çalışıyordu.

17 Ağustos 1922'de tekrar gizlice Konya'ya yola çıktı. Demiryolları Genel Müdürü Behiç Bey'in yanına gitti. Memurların onu görmemesi için özel önlem alındı.

Ertesi gün gizlice Akşehir'e geçti. Ankara'da saat 16:00'da büyük bir çay partisi verileceği ilan edildi.

Annesine "Çaya gidiyorum" demişti.

21 Ağustos'ta yeniden Konya'ya geçti. 24 Ağustos'ta yine Akşehir...

Talimat verilmişti: Soran olursa, rahatsızlığı nedeniyle Çankaya'da dinleniyordu.

Cepheye hareket etmeden hemen önce Kırşehir Mebusu Yahya Galip'i gördü. Israrlı soruları karşısında sırrını onunla paylaştı:

Akşam cepheye gidiyorum. Yarından sonra taarruz edeceğim. Taarruzdan sekiz sonra Afyon'da olacağım.

25 Ağustos günü ordu gizlice harekete geçti. Şuhut'taki köy evinde savaş planı son kez gözden geçirildi. Döğer'de bulunan Yunan takviye kuvvetleri onu endişelendiriyordu:

"Döğer... Döğer... Fakat dövemeyecekler... Bu kuvvetler hareketsiz kalmaya mahkûm."

Türk ordusu 25 Ağustos gecesi gizlice Şuhut dağlarına sızıp taarruzu beklemeye başladı. Atatürk sessizdi. Kimseyle görüşmüyordu.

Bir müddet çadırında bekledi. Tıraş olup üniformasını giydi. Sonra Kocatepe'ye çıktılar.

Taarruz vakti yaklaşmakla birlikte dağı sis bastı. Sis varken topçu ateşi mümkün değildi. Dağılması beklendi. Fakat bir türlü dağılmadı.

Atatürk, tepedeki kayalıkların arasına çıktı. Bir süre orada kaldı. Öne doğru fazlaca eğilerek yürüyordu.

En stresli anlarından biriydi.

Komutanların yanına döndü. Allah Türk milletini ve ordusunu koruyacaktır, dedi.

Bir süre sonra sis dağıldı ve 05:30'da topçu ateşi başladı. İşte o an, Yunan ordusu gerçeği acı şekilde anladı. Çankaya'da ziyafetler verdiği düşünülen Atatürk, ordusuyla gelmişti.

İsmet Paşa'nın yönettiği topçu ateşi, Yunan mevzilerini başarıyla dağıttı.

Gelen raporların verdiği müjdeler Atatürk'ün sessizliğini bozdu: Şimdi kahvaltıyı getirin.

Kahvaltı dediğin, bir tepsinin içinde iki dilim er ekmeği, birkaç zeytin, bir parça beyaz peynir geldi. İşte hepsi o kadar.

Tarihler 30 Ağustos'u gösterdiğinde bitirici darbeyi indirmek için her şey hazırdı. Risk alıp ateş hattına indi ve köşeye sıkışan düşman ordusuna taarruz emrini verdi.

Güneş batıyor ve askerin süngüsü kızıl bir yangın gibi düşman üzerine akıyordu.

Savaşın ardından araziyi gezerken yerde Yunan bayrağı gördü:

“Bir milletin bağımsızlık işaretidir. Düşman da olsa hürmet etmek gerekir. Kaldırıp topun üzerine koyunuz.”

Kısa süre sonra Yunan komutan Trikupis de esir düştü. Atatürk'ün huzuruna getirildiler:

Trikupis: Siz bu savaşı nereden idare ediyorsunuz?

Atatürk: Süngülerin parladığı yerdeydim, askerlerimin hemen yanındaydım.

Trikupis: İşte savaş böyle kazanılır.

Atatürk bir müddet daha Trikupis'le konuştu:

"Üzülmeyin General. Siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlûp olmak da vardır."

Kısa süre sonra Uşak'a doğru yola çıktı.

Armutlu isminde bir köyden geçerken, askerleri izlemek için yolun kenarına toplanan ahaliden bir çocuk elindeki fotoğrafa baktı ve onu tanıdı:

- Bu sensin! Arkadaşlar, o Mustafa Kemal'dir.

Halk Atatürk'ü orada bağrına bastı.

Yunan başkomutan Hacıanesti, Mart 1922'de İzmir'i ziyarete geldiğinde "Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir komutan tanımıyorum" demişti.

Atatürk, 9 Eylül günü İzmir'de Reuters muhabirine cevap verdi: İki haftadır cephede Hacıanesti’yi arıyorum, gördünüz mü?

Atatürk, İzmir'deki İplikçizade Köşkü’ne geçtiğinde kapının önüne Yunan bayrağı serildi. Yunan kralı Türk bayrağına basıp geçmişti. Sıra bizdeydi. Ama kabul etmedi:

O, geçmişse hata etmiş. Bir milletin istiklalinin timsali olan bayrak çiğnenmez. Ben bu hatayı tekrar edemem.

Latife Hanım'ın daveti üzerine Göztepe'deki köşke geçilir. Latife Hanım Atatürk'ü kapıda karşılar ve elini öpmek ister. Atatürk izin vermez:

"Ben hanımlara el öptürmem hanımefendi, bunu unutmayın."

Yunan ordusu 13 Eylül günü Anadolu'yu tamamen terk etse de İngiliz donanması 64 parça gemisiyle İzmir açıklarındaydı.

Atatürk İngilizlerin 24 saat içerisinde bölgeyi terk etmesi için bir nota yazdı. 24 saat sonra İngiliz donanması gitmişti.

İngilizlerle yapılan görüşmede "Bize harp mi ilan edeceksiniz" diyen görevliye şöyle dedi:

Benim burada kendi vatanımda olduğumu bilmiyor musunuz? Siz hâlâ o zihniyetteyseniz harp halindeyiz demektir. Öyleyse evet. Bir kere, on kere, yüz kere daha harp ilan ediyorum.
1
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler: kaRanLık-61 , NextWorld , Adolf Hitler , artun
#3
Ne Mutlu Türküm Diyene.
1
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi



Reklam yaziniz bostur. ayarlardan duzenleyiniz:medi -

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping