Konuyu Oyla:
  • Toplam: 1 Oy - Ortalama: 5
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hafıza Kaybı Not:Son Yazıları Okumanızı Önermem [CreepyPasta]
#1
yazan kişi bir ingiliz brian adlı bir kişi şuan ölü evinde bu olaylardan sonra

18 Mart 2009'da ölü bulunmuştur bir türk tarafından türkçeye çevirilmiştir iyi okumalar


HAFIZA KAYBI~
13 Şubat 2009
Merhaba. Benim adım Brian 17 yaşındayım. Size başımdan geçen bir tuhaf olayı anlatmak istiyorum.. Bir kız kardeşim, annem ve babamla birlikte tanışalı henüz 3 ay olan 2 katlı bir evde yaşıyoruz.Geldiğimizden beri beni sürekli rahatsız eden bir şeyler var... Bazen yürümem zorlaşıyor bazen nefes almakta zorluk çekiyorum... Hatta bazen evin belirli yerlerinde tamamen yürüyemez hale geliyorum.. Beni engelleyen bir şeyler seziyorum. Ailemle konuştuğumda ise geçirdiğim hafıza kaybının etkisi olduğundan bahsediyorlar..

14 Şubat 2009
Merhaba, ben Brian. Bu gece kız kardeşimin çığlığı ile hepimiz uyandık.. Sorduğumda bana kabus gördüğünü söyledi ne gördüğünü sorduğumda ise tekrar ağlamaya başladı. Ailem onu zorlamamam gerektiğini söyleyip dışarı çıkardılar. Ben de uyumaya gittim.

17 Şubat 2009
Merhaba! Ben Brian. Bu sabah ailem bir geceliğin tatile gideceklerini söyleyerek evden ayrıldılar. geceyi yalnız geçirmek istemiyordum. her ne kadar bu düşüncelerden kurtulmaya çalışsam da engelleyemiyordum. Küçüklüğümden beri en yakın arkadaşım John'u eve çağırdım. Beraber film izleyip eğlendik. Uyku vakti geldiğinde yataklarımıza uzanıp uyumaya çalıştık. Uyuduğumuzda saat çoktan 1 olmuştu.. Çok fazla uykum geldiğinden öğlene kadar uyuyabileceğimi düşünmüştüm saat tam 03.00'da birden uyandım.. Rüya görmemiştim,susamamış veya acıkmamıştım üstelik herhangi bir ses de duymamıştım..Neden uyandığımı düşünürken çok fazla takılmamaya karar verdim ve John'u uyandırmamaya çalışarak mutfağa su içmeye gittim.John yine uykusunda konuşmaya başlamıştı "Sonsuza kadar, seninleyiz" Bu ne demek oluyordu şimdi? Önemsemeyerek devam ettim. Kapının girişinde hemen sağda olan evde oturan eski insanların fotoğrafları gözüme çarptı. Annem kaldırmamış mıydı bunları? Bu bir aile fotoğrafıydı. Bir yaşlı çiftin kucağında oturan çocukları.. Gerçekten ürkütücü görünüyordu fazla takılmak istemedim ve sessizce anneme söylenip fotoğrafı çerçevesinden çıkarıp hemen yandaki çöp kutusuna attım. Mutfağa giderken izlediğim korku filmini ister istemez hatırladım.. Ve içimi bir ürperti kaplamıştı. düşüncelerimin saçma olduğunu sadece bir korku filmi olduğunu ve gerçek olmasının ihtimali olmadığını düşünerek alt kata inmeye başladım. Mutfağa girdiğimde mutfak dolaplarını tamamen açılmış bir şekilde görünce şok oldum. Bu nasıl mümkün olabilirdi. Hemen ışığı açıp kapakları kapatmaya başladım. Bunun John'un beni korkutmak için yaptığı bir numara olduğunu düşündüm. Ve "Beni korkutamazsın John!" diyip gülerek buzdolabından çıkardığım soğuk suyu içtim. Tam kapıya yönelmişken kapının hızla kapandığını gördüm. "Demek vazgeçmedin ha?! Gerçekten komik değilsin.. Hadi ama!" tarzında şeyler söylemeye başladım. Kapıyı açıp alt kattaki bütün odaları gezdim. Ama John yoktu. Bu işten sıkılmaya başlamıştım. Üst kata çıktığını düşündüm. Tam üst kata çıkmaya giderken merdivenin altında buruşturup çöpe attığım fotoğrafın buruşmamış bir şekilde yerde durduğunu farkettim. Bu kadarı gerçekten fazlaydı. Fotoğrafı alıp mutfaktaki çöp kutusuna attım ve hızla merdivenlerden çıkmaya başladım. Merdivenlerden çıkarken vücudumu engelleyen bir şey hissettim. Hareket etmem oldukça zorlanmıştı. Gerçekten çok fazla korkuyordum. Oldukça soğuk bir şey ayaklarımdan tutup beni aşağı çekmek için çabalıyor gibiydi.. Bütün zorluklara rağmen yukarı çıkmayı başardığımda John'u yatağında uyuyor bir şekilde gördüm. Uyandırmaya çalıştım ona anlatmaya çalıştım.. Ama dinliyor gibi yapıp tekrar uyuyakaldı. Ne yapacağımı bilmiyordum.. Ya bunların hepsini o yapmadıysa? Birden içimde soğuk bir his ürperdi.. Aklımdan "Hayır bu olamaz.. Bu mümkün değil.." diye geçirirken yavaşça kafamı çevirip kapının yanındaki çerçeveye baktım.. Evet.. Tamamen şok olmuştum fotoğraf içerisinde tamamen düz bir halde duruyordu.. Hemen aşağıya koştum. Mutfaktaki çöp kutusunda eğer hala fotoğraf varsa bu sadece John'un bana oynadığı bir oyundu. Bunu kanıtlamayı ve rahatlamayı istiyordum. Merdivenlerden inerken hiçbir zorlukla karşılaşmamıştım. Mutfağa girip çöp kutusunu karıştırdım. "Hadi ama.. Bu imkansız! Nerdesin?!!" Yoktu... fotoğraf.. Kesinlikle yoktu.. Bütün gücüm tükenmişti.. Hareket edecek cesaret bulamadım.. Çok fazla korkuyordum.. Çaresizce arkamı döndüm ve fotoğraftaki ailenin hemen arkamda canlı bir şekilde duruyorlarken gördüm.. "SONSUZA KADAR.. SENİNLEYİZ."

______________________________________________________________________________________________________

Odanızda Poster Tarzı Şeyler Varsa G*t korkusu Yaşamamanız İçin Okumanızı Önermem :D

18 Ocak 2009 - NOT DEFTERİ
Birçok insanın odasında sevdiği bir ünlünün posteri, bir aile büyüğünün veya kendisinin fotoğrafı vardır.
Tamamen zararsız ve normal görülen fotoğraflarda bir sır gizlenmiş olabilir mi? Her sabah mutlulukla selamladığın, her gece iyi geceler dilediğin o çok sevdiğin ünlünün posteri aslında sana zarar vermek için bekleyen bir kötülüğün en iyi saklanma yeri... olabilir mi? "Hadi ama.. Bir poster veya bir fotoğraf ne gibi bir zarar veriyor olabilir ki bana?" diye küçümsemiş olabilirsiniz..Yaşadığım en korkunç olay.. VE BİR DAHA YAŞAMAMAYI UMDUĞUM.. MERHABA.. BEN BRIAN VE SİZE BAŞIMDAN GEÇEN BİR TUHAF OLAYI ANLATMAK İSTİYORUM..
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:
#2
Saçma bir hikaye . Yazan kişi amatör .
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:
#3
(20-04-2015 Saat: 01:18)xoxox Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Saçma bir hikaye . Yazan kişi amatör .

yazan kişi bir ingiliz brian adlı bir kişi şuan ölü evinde bu olaylardan sonra

18 Mart 2009'da ölü bulunmuştur bir türk tarafından türkçeye çevirilmiştir eklemeyi unuttum :)
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:
#4
Geceleri karanlık korkunuz nedeniyle sokakta ilerleyen birilerinin yanından yürüyerek korkunuzu azaltmaya çalışıyorsanız eğer, bunları okuduktan sonra yapamayacaksınız. 11 Gün önce gece yarısına yakın bir saatte evden dışarı çıkmıştım. Ortalığı aydınlatan tek şey sokak lambaları ve ışıkları yanık olan gecekondulardı. Kısa bir süre yalnız yürüdükten sonra yanında yürüyebileceğim 25-30 yaşlarında, tekin bir adam ile karşılaştım. Bir süre onun yanında sessizce, fark edilmeden yürüdüm. Yolun yarısına geldiğimizde birden bana döndü, ”Çok geç.” Kelimeleri usulca ve tiksindirici bir gülüş ile ağzından döküldü. Daha sonra bir yandan titreyerek, bir yandan ise koşar adımlarla eve gittim. Odamda ”Çok geç” ne demek diyerek kendime cevap arıyordum. Arkadaşlarımı aramamın iyi olacağını düşündüm. Birkaç arkadaşımı davet ettim. Küçük bir parti olacaktı, aslında partilerden pek hoşlanmam ancak bu sefer kafamı dağıtmalıydım. Tam 9 kişi olacaktık. Hızlı gelmeleri için onları defalarca aradığımı hatırlıyorum, ancak telefonları açan onlar değildi.

”1/9, 1 gitti 8 kaldı.”
Anlamı neydi bilmiyorum ancak evde nereye saklanacağımı, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Telaşım artmıştı, diğer arkadaşlarımı aradığımdaysa 4 arkadaşıma da ulaşılamıyordu, 5. arkadaşımın telefonu açıldı
”5/9, 5 gitti 4 kaldı.”
İyice korkmuş, heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. En mantıklı çözüm polisi aramaktı. Hayır, hayır. 911’i çevirmeme rağmen her nedense telefon beni başka bir numaraya yönlendirdi. Kısa bir süre çaldı, ancak açan olmadı. Sadece telesekreter vardı.
”Hala çok geç, kaçmak çözüm değildir.” Hangi aptal bunu telesekreter mesajı yapardı ki? Ailemi aramaya karar verdim. Ailem, kardeşimin üniversiteyi okuduğu yere taşınmıştı. Arada ziyarete gidiyordum. Telefonu açan bu sefer annemdi. ”Tatlım, neden zamanın kıymetini anlamıyorsun?” diyordu sadece. Hem korkuyor hem de mantıklı bir açıklama yapmaya çalışıyordum. Ceketimi ve telefonumu alıp polis merkezine doğru koştum. İfadem alındıktan sonra ailemi kontrol etmeleri için bir arama ekibi gönderilmesini istedim. Annem, babam, kardeşim. Hepsi katledilmişti. Ardından ise 5 arkadaşım. Diğer 4 arkadaşımın adresini verdim. Hiçbiri evinde değildi. Daha sonra polis merkezinin küçük pencerelerinden birinde arkadaşlarım göründü. ”Sizi gördüğüme ilk defa bu kadar seviniyorum çocuklar, tahmin edemezsiniz!” dedikten sonra neden geldiklerini sordum. Aynı aramaların onlara da yapıldığını öğrendik. Daha sonra şerife yeni bir çağrı geldi. Adres benim evimi tarif ediyordu, hızlıca evime doğru yola çıktık. Evimde elinde onlarca telefon olan, tilki maskeli bir adam ile karşılaştık. ”Durun, ateş etmeyin. Bu adamı tanıyorum!” dedikten sonra ufak bir duman bulutuyla beraber gözden kayboldu. Ertesi günlerde birkaç gün polis merkezinde yatacaktım. Güvenli olan buydu, hissediyordum. Bir süre sonra artık olayları aştığımı düşünerek evime gitmeye hazır olduğumu söyledim. İlk gün her şey sıradandı, 2. Günse gece iş yemeğinden dönerken yolda bir adamla karşılaştım. Hayır, bu sefer tanımadığım insanlara eşlik etmeyeceğim. Ancak ben ne kadar mesafeyi korumaya çalışsam da o yavaşlıyordu. En sonunda yan yana yürümeye başladık. Kapşonlu bir ceket giyiyordu. Suratını yalnızca kısa bir süre görebildim. Aynı maskeyi takıyordu. Yüzünde ise yine o gülüş. Buraya kadar hatırlayabiliyorum. Şimdi ise gözümü bir hastanede açtım. Tüm ailem yaşıyordu, tüm arkadaşlarım da. Gördüklerim hayalden ibaretti. Hiç bu kadar gerçekçi bir rüya görmemiştim…
Ta ki 2. kez bayılana kadar, gözümü son açışımda sedye ile morga götürülüyordum, duyduğum son cümleler ise;
”6/9, 6 GİTTİ 3 KALDI.”


buda güzel okuyun tavsiye ederim
AromaticCoolInexpectatumpleco-size_restricted.gif
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:
#5
Oğuz abi bu iyiydi bak :D
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:
#6
Aynen :D
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi



WTSupport | Torrent - ZULA - The Forest Platformu -

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping