Konuyu Oyla:
  • Toplam: 1 Oy - Ortalama: 5
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Terkedilmiş Hastane [CreepyPasta]
#1
Jack hastanenin girişinden girdiğinde ilk fark ettiği şey resepsiyon olmuştu. Karanlığın içinde etrafta sandalyeler ve duvar ancak doğru düzgün görünebiliyordu. Duvar yıllar boyunca solmuş bir sarı renginin tam ortasından şerit şeklinde geçen tahta desenlerinden ibaretti. Resepsiyon masasının iki tarafından koridorlar uzanıyordu, bütün koridor kapılar ve dönemeçlerle doluydu. Jack el fenerini yere doğru tutup bir şeye basmamaya çalışarak sağdaki koridora girdi, önce ilk kapıyı kontrol etti, kapalı olduğunu görünce başka bir kapıya geçti. Bu böyle bir açık kapı buluncaya kadar devam etti.
Jack kapının tokmağını tuttu ve çevirmeye çalıştı, biraz çevrildikten hemen sonra birden takıldı. Jack biraz daha güç uygulayarak tahtanın çatırdama sesi eşliğinde tokmağı tamamen çevirdi ve kapıyı itti. El fenerini hemen odanın belli bölümlerinde gezdirerek boş olduğuna emin oldu, arkasına baktı ve ardından kapıdan içeri girdi. Kapıyı arkasından kapattı ve eskiden doktor masası olan tahta yığının yanına gitti. Masa çoğu yerden kırılmış ve dökülmüştü, Jack en üstteki çekmeceyi tutup kendine doğru çekerek zar zor açtı ve içini karıştırmaya başladı.
Bu arada bir şey dikkatini çekmişti, koridorda yürürken birçok sedye görmüştü. Bazıları yere devrilmiş ve bazıları ise sadece öylece kenarda duruyordu, ayrıca bu çekmecenin içindeki birçok eşya alınmamıştı. Buradan çıkan personel acele ile çıkmış olmalıydı, sonra geri dönüp hiçbir şeyi almamışlardı bile. Jack bunu düşünürken çekmeceden bir takvim sayfası çıkarttı.
4 Mart 2008
Jack takvime şöyle bir baktı ve tarihin onda çağrıştırdığı şey onu dehşete düşürdü, sonra hemen korkuyla dönüp odada hiç televizyon var mı diye baktı. Jack birkaç kez etrafında döndükten sonra hiç televizyon olmadığını kanaat getirdi. Sonra hemen aklındaki birçok şeyi uzaklaştırıp çekmeceye bakmaya devam etti. Dört mart tarihi onun için uğursuz bir gündü.
Çekmecede başka işe yarar bir şey bulamamıştı, elini çekmecenin içinden çekti ve iterek kapatmaya çalıştı. Çekmece kapanmak yerine gürültülü bir sesle yere düştü ve içindekiler etrafa saçıldı. Jack hemen yere eğilip bir sürü kâğıt, iki boş kartuş gibi birçok şeyi tekrar içine koydu. Burası ne kadar terkedilmiş olsa da öylece etrafı dağıtamazdı. Her şeyi topladıktan sonra bir an hemen yağa fırlayıp kapıya doğru ışığını tuttu. Bir fısıltı duyduğunu sanmıştı, sonra arkasını dönüp çürümüş demirliklerle kaplı cama şöyle bir baktı.
Camları kırık pencereden giren rüzgârın sesinin demin duyduğu fısıltıya benzer şeye çok benzediğini anlayınca rahatlayarak önüne döndü.
Önüne dönüp baktığında tekrar arkasını dönüp pencereye bakma ihtiyacı hissetti kendinde, pencereden ona doğru bakan bir suratı hemen aklından silip attı ve onun yerini bulduğu takvimle doldurdu. Takvime bakmak için ışığı ona tuttuğunda ise kalp atışı birden hızlandı. Eğilip takvimin üzerindeki siyah mürekkeple yapılmış X işaretinin daha önce orada olup olmadığını düşündü. Büyük ihtimalle daha önce fark ederdi çünkü gerçekten bütün kağıdı kaplar gibiydi.
Hemen arkasını dönüp tekrar pencereye baktı, karanlığın içine doğru. Karanlığın içinde bir şey olmadığını anlayarak önüne döndü ama tam o anda kapı bütün gücüyle kapandı ve kapının kapanma sesi bütün odada yankılandı.
Jack hızlı bir refleks ile kulakları tam kapı kapanırken kapattı ve el feneri elinden fırlarken geriye doğru düştü. Sırtı pencerenin hemen altındaki duvara çarptı ve otururcasına, elleri ile kulakları kapatmış şekilde öyle bekledi.
Kapalı kapıya baktı ve ardından pencerenin hemen altında olduğunu anlayarak hızlı bir hareketle ayaklandı ve el fenerini yerden aldı. Hemen kapanmış olan el fenerini açmaya çalıştı, etraf neredeyse zifiri karanlıkken fenerin düğmesini bile yoklayarak bulması gerekti, açmaya çalıştığında ise hiçbir şey olmadı.
Jack hemen korkuya el fenerinin arkasını kontrol etti ve pilin düştüğünü o zaman anladı. Yere şöyle bir baksa da zifiri karanlıkta ellerini bile görmek çok zorken öyle bir bakışta pili bulmak imkânsızdı. Hemen el fenerini paltosunun iç cebine geri koydu. Kendini pencerenin olmadığı, masanın sağındaki duvara yapıştırdı ve öylece gözleri alışırken etrafa baktı, özellikle pencereye.
Korku içini kemirmeye başlarken ayağıyla yeri kontrol ediyordu, pili bir şekilde hissederse eğilip alacaktı ama ortada pil falan yoktu. Yere şöyle bir eğilip baktığı an korkuyla tekrar etrafa bakınıyordu, gözünü kırpmaya bile çekinir öylece pili ayağıyla ararken ayağını hızlı bir oynatmasıyla pil olabilecek bir nesneye tekmeledi. Jack fazla uzağa gitmemiş olan nesneye doğru ilerledi ve gözü karanlığa alıştığı için fazla zorlanmadan yerini buldu ve yavaş hareketlerle eğildi. Sanki bir şeye yerini haber verecekmiş gibi hiç ses çıkartmadan pili yerden aldı ve paltosunun cebinden çıkarttığı el fenerine takmak üzereyken kapıdan gıcırtılar geldi.
Jack eli titrerken pili takmak onun için daha zordu, pili taktı ve ardından ters taktığını fark edip tekrar çıkartmaya uğraştı. Kapı iyice açılırken içeri karanlık tarafından yutulmak üzere olan küçücük bir ışık sızdı. Jack pili taktığı an hemen geri çekildi ve duvara yaslanarak bir silah tutarmış gibi aşırı derecede fazla titreyen eliyle el fenerini kapıya doğru tuttu. Kapı sadece açık duruyordu, onu açan herhangi bir şey yoktu. Jack kalbinin atışlarının yavaşladığını hissetmedi, orada öylece bekledi. Birkaç dakika boyunca orada bekledi ve titremenin azaldığını hissetti. Kalbi de göğsünden çıkacakmış gibi atmayı bırakınca el feneri ile önünü aydınlatarak kapıya doğru yürümeye başladı.
Neredeyse yarı açık kapıyı sinirli bir hareketle sonuna kadar açtı ve çıkmadan hemen önce arkasını dönüp üzerine siyah mürekkeple X işareti yazılı olan takvimi aldı, dörde katlayıp ceketinin iç cebine koydu ve tamamen açık kapıya doğru hızlıca yürüdü. Odadan çıktıktan hemen sonra kapıyı arkasından kapattı, garip bir şekilde kapının tamamen kapanmasına az kaldığı zaman kapının içerden itildiğine dair korkunç bir şey hissetti ve kapı kapandıktan sonra hemen elini çekti.
Koridorun sağına soluna baktı ve birinin onla oyun oynuyorsa ne kadar kızacağını düşündü. Bunun olmasını istemiyor da değildi gerçi, bunlar canlı biri tarafından yapılmıyorsa ne tarafından yapılabilirdi? Birden işi çok büyüttüğünü düşünüp hayalet ve onun gibi birçok korkunç şeyi aklından uzaklaştırdığı ve el fenerinin ışığı eşliğinde koridorda yürümeye devam etti. Bu arada kapıları yoklasa da hiç açık kapı bulamadı, tam koridorda çıkmaz yere gelip sağ taraftaki en sonra kapıyı kontrol edecekken gözü koridora kaydı.
Bir an ona en uzak yerdeki ışıklardan birinin yandığını gördüğünü sanmıştı. Tekrar kapıya dönmek üzereyken bir kez daha ışığı gördü ve döndü. Bu defa tam üzerine bakarak ışığı görebiliyordu. Bu uzaklıktan küçücük gözüken, zifiri karanlığın ortasında yanan ışığa baktı. Ardından ışık kapandı, hemen ardından bir diğeri yandı. Sonra o kapandı ve daha yakından bir yerlerden ışık yandı. Jack korkuyla ışıkların ona yaklaştığını fark edip denemek üzere olduğu kapıyı hemen açmaya çalıştı, kapı açılmadı. Jack geri çekilip kapıyı ardı ardına tüm gücüyle tekmelerken ışık gittikçe ona yaklaşıyordu.
Jack bir şeyin ona doğru geldiğini biliyordu. O ışık iyi bir ışık değildi. Burada elektrik olmadığını biliyordu, o şey ona varmadan önce oraya girmeliydi.
Kapıdan çatırtılar geldi ve tokmak kırılıp kapı açılırken Jack bütün gücüyle içeri kendini attı. El feneri elinden düşerken hemen arkasını döndü ve kapıyı elleriyle kapattı ve sırtını kapıya dayadı. Tam kapıyı kapatmadan önce tam önünde yanmış olan ışığı görmüştü. Jack kapıya öylece sırtını dayamış beklerken el fenerinin ışığı havada uçuşan tozları aydınlatıyordu. Jack kırık tokmaktan içeri giren ışığı görebiliyordu. Bir an için kapıyı açmayı düşündü ama hemen ardından bu fikri kafasından uzaklaştırdı.
Eğer kapıyı açacaksa o şeyin gitmesini bekleyecekti. Tek duyabildiği kalbinin dışarı çıkmak istercesine atışıydı. Işık hala tokmaktan odaya süzülse de bir şey olmadığı her zaman Jack’in içinde korku biraz daha azalıyordu. Işığın kapandığını anladığında ise sırtını kapıdan çekmek üzereydi.
Kapının arkasından birkaç adım sesi geldi. Tam kapının önünde durdu, Jack tekrar bütün gücüyle kapıya yüklendi. Dışarıda ki her neyse hırıltılı nefes sesi kulağına geliyordu.
Tık. Tık.
Kapıya iki kez yavaşça vuruldu, ardından birkaç kez daha sertçe.
Jack korkudan gözlerinden yaşlar aktığını hissetti, öylece orada bekliyordu ve eli ayağı üzerindeki kontrolünü kaybetmek üzereydi. Kapının arkasından bir kez daha nefes alıp verme sesi geldi ve ardında her yer sessizliğe kavuştu. Jack rahatlamasa a bütün gücüyle sırtını kapıya yaslamış bir şekilde öylece bekledi.
Birden kapı sallanmaya başladı, kapıya gelen sert darbeler çürümüş kapının çatırdamasına neden oldu. Jack daha fazla dayanamayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı, sadece hiçbir ses duymak istemiyordu. Kapı darbeler almaya devam ederken menteşeleri yerinden çıktı. Jack hayatında yapması gereken son şeymiş gibi kapıyı tutmaya devam etti, ardından darbeler başladığı gibi aniden kesildi. Kapının bir diğer menteşesi daha yerinden kendi kendine çıktı ve kapı öne doğru devrilirken Jack yana çekildi. Kapı gürültüyle yere devrilirken yere eğilip hala çık duran el fenerini aldı ve biraz önce devrilmiş kapının üstte kalmış dıştaki yüzeyine baktı. Kapının boyası sökülmüş ve balçıkla kaplanmış gibi iğrendirici bir siyah rengine dönüşmüştü, her tarafı çöküklerle doluydu. Jack kapının üzerine basmamaya gayret ederek koridora çıktı ve kısılmış ses tellerini zorlayarak bağırdı.
‘Hepsi bu mu?’ bütün gücüyle bağırdı ve ardından tükürükler saçarak öksürdü ve yere yığılmada ayakta kalmak için kendini zorladı. Ön tarafa bakıp tekrar ışığı görmeyi beklerken hiçbir şey görmedi.
Yavaş adımlarla, sol omzunu duvara yaslamış şekilde yürüdü. Gözleri çoktan karanlığa alıştığı için ışığı artık önüne tutmuyordu. Elinde öylece sallanan el feneri ile yürürken bütün akıl sağlığının dağılmış olduğunu fark etti. Bütün vücudu istemsizce titriyordu ve gözlerinden yaşlar geliyordu.
Resepsiyona vardığında girmediği koridora şöyle bir bakış atarak kapıya yöneldi. İçeride yarım saat bile geçirmediğine emin olmasına rağmen doğan güneşin ışığını henüz kapıdan çıkmadan gördü. Arkasına şöyle bir baktı ve el fenerini fırlattı.
‘Sende kalabilir, sanırım karanlıktan korkuyorsun.’ Ardından tekrar önüne döndü ve hastaneden çıkmadan önce ensesine gelen soluk bütün vücudunu titretse de arkasını dönmeden yürümeye devam etti. Hastaneden çıkıp biraz ilerledi.
Birkaç basamaktan aşağı inip hastane bahçesine doğru ilerledi, bütün vücudu sarsılırken banklardan birine kendini attı ve vücudu titrerken, gözlerinden yaşlar gelirken orada öylece bayıldı
Ara
Cevapla PGM
Teşekkür verenler:


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi



500000 -

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping