29-05-2014 Saat: 14:22
(Son Düzenleme: 29-05-2014 Saat: 14:23, Düzenleyen: Kurşun Asker.)
Bilişim sektöründe birçok filtreleme programı var. Aileler başlarına bir sıkıntı gelmeden önce interneti alır almaz bu programlardan faydalanmalı. Ama ‘filtre var’ diye çocuğu kendi hâline bırakmak da doğru değil. Çünkü yüz zararlı site varsa onların ancak 75’ine karşı filtreleme işe yarıyor.
Aileler ‘çocuğum artık büyüdü, bize eskisi kadar ihtiyacı yok’ diyebilir. Oysa büyüdükçe çocuklar ailelerine daha fazla ihtiyaç duyuyor. Ergenlik, aile desteğinin daha da artması gereken bir dönem. Bundan dolayı çocuklar aşırı derecede kontrol altında tutulmamalı. Çünkü bastırılan bireyler patlamalar yaşayıp daha büyük sorunların içinde bulabilirler kendini. Bilgisayar eve alınmalı ama ailenin ortak vakit geçirdiği odalarda bulunmalı, şahsa değil, aileye ait olmalı. Denetimli bir kontrol uygulanmalı.
Toplum internetteki ortamı gerçek dışı görerek burada günahın da illegal ilişkilerin de bulunmadığını, insanların yanlışa düşmeyeceğini, hatalar yapmayacağını düşünüyor. Dolayısıyla fiziksel arkadaşlıkların önüne geçmek için çok fazla çaba sarf ederken bu ilişkilerin sanal dünyada daha ileri boyutta yaşandığının farkına varmıyor. Gerçek hayatta bir kız ya da erkek, sevgilisinden ayrıldığında ne hissediyor, yaşıyorsa aynı sorunlarla sanal dünyada da karşılaşıyor.
Çocuklarının sanal dünya ile daha az haşir neşir olmasını isteyen ebeveynler küçük yaşlardan itibaren evlatlarını sportif ve sosyal faaliyetlere yönlendirmeli. Böyle çocuklar daha sağlıklı, psikolojileri düzgün, sakin, sosyal, disiplinli ve sorumluluk sahibi bireyler oluyor. İnternet, hayatında bulunsa da bu isteğini yönetebiliyor. Aileler genelde derslerinden geri kalacak diye sportif faaliyetlere sıcak bakmıyor, dışarı çıkmak isteyince de ‘çevre güvenli değil’ diyor. Çocuklar da internetle yalnızlıklarını gidermeye çalışıyor. Oysa gençlerin sosyalleşebileceği basamaklar hazırlanmalı. Bu konuda okullardaki kulüplerden de faydalanılabilir. Genelde spor, resim, müzik gibi faaliyetlerle ilgilenen gençler zararlı alışkanlıklardan ve kötü arkadaşlıklardan daha iyi korunuyor.
Aileler çocuklarının gerçek ya da sanal arkadaşlarını tanımalı. Onlar hakkında sohbet ederken bilgiler almalı. Otokontrol sistemi erken dönemlerde çocuklara yerleştirilmeli, sanalla gerçek arasında bir farkın bulunmadığı sıklıkla anlatılmalı.
Aileler her çocuğuna aynı yaklaşmamalı. Birine gösterilen müsamaha diğerinde olumsuzluklara vesile olabilir.
Piyasada sınırsız ama ücreti düşük internet paketleri var. Genelde aileler evlerinde bunları tercih ediyor. Çocuk sınırsızca internette kalabiliyor. Oysa aile-ler bilinçlenmeli, sınırlı kapasitedeki paketleri tercih etmeli. Böylece hane içindeki herkese dolaylı yoldan sınırlama getirilmeli.
Uzmanlara göre internet bağımlılığından vazgeçmek, aynen uyuşturucu alışkanlığını bırakmak kadar zor. Bu problemi aşmak bazı vakalarda 2-3 yıl sürebiliyor. Sanal bağımlılık, ruha çok büyük etki ediyor. İlaç tedavisinin yanında terapi süreci de gerekiyor.
İnternet bağımlısı çocuk 13-17 yaşları arasındaysa ergenlikle birlikte sorun daha da kuvvetleniyor. Bu sürece girmiş biriyle konuşurken internetin boşluğunu dolduracak zeminler de bir yandan hazırlanmalı. Gencin ruhu hangi açıdan tahribat gördüyse o alan doldurulup tamir edilmeli. Ergenler ailelerinin sunduğu her türlü alternatife tepkiyle karşılık verse de ebeveynler çocuklarının duygu dünyasına girebilmeli, sorunlara asla hırsla yaklaşmamalı. Eğer problemler günden güne artıyorsa uzman desteği alınmalı. Aile problemin üstüne üstüne gitmemeli. Ön ergenlik dönemindeki çocuklar için de evden internet tamamen kaldırılmalı.
Çocuk sokakta oynamak istiyor ama aile ‘seni döverler, zarar verirler’ diye dışarı çıkmasını istemiyor. Bir çocuğa yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri onu sosyal hayatın içinden soyutlamaktır. İnternet bu boşluğu dolduruyor sonra. Çocuk kavga etmek, bir şeyler paylaşmak ister. Bir de ani değişiklikler onları sanal dünyanın kucağına iter. Abisini, babasını, annesini ya da çok sevdiği birilerini kaybetmiştir. Sınavlardan kötü notlar alır, okulda halledemediği problemler vardır. Kişi kendini dinlemek için de internete girebilir. Ana problemler halledilmedikçe internet bağımlılığı çözülmez. Çocuğun elinden interneti bu şartlar altında alırsanız daha büyük sorunlar ortaya çıkar; uyuşturucu bataklığına saplanabilir, evden kaçabilir…
Kişinin duygu dünyasının beslenme kaynağı annedir. Anneyle evladının ne kadar iyi iletişimi varsa çocuğun bağımlılık riski o kadar azalır. Ama tehlike ortadan kalkmaz. Babanın aile içindeki konumu biraz daha farklıdır. Otoriteyi temsil eder (şu oyunlara girilmeyecek, bu kadar saat dışında bilgisayar kullanılmayacak, sadece ödevler yapılacak gibi). Baba önlem almadıysa internet bağımlılığına çocuğun yakalanma riski artar. Bu tedbirleri anne almaya kalkıştığında ise çocuk onu dinlemez, annenin hırçınlaşmasına vesile olur. Burada sınır çizme görevi babaya aittir. Ama baba çocuğuna örnek bir ‘baba duruşu’ sergileyemiyorsa, eve geldiğinde sürekli sanal dünyada vakit geçiriyorsa böyle bir ebeveynin çocukları da yüzde doksan ihtimalle bağımlı olacaktır. Aynı şey anne için de geçerlidir.
İnternetin şu anki hâli çocuklara da toplumlara da zararlı. Çünkü anonim kullanım üzerine kurulmuş vaziyette. İsteyen istediği yere giriyor. Gezindiği yerlerde de iz bırakmıyor. Bu ortama bir çocuğu bırakırsanız merak duygusuyla önüne gelen her linki tıklayacaktır. Dolayısıyla internetin şu anki hâli çocuğun yetişmesine zarar veriyor. Onun zihinsel ve duygusal gelişimini baltalıyor. Çocukların *** siteleriyle ne zaman tanıştığına dair İlgiltere’de bir araştırma yapılıyor. Ve üçte ikisi ödev yaparken tanıştığını söylüyor. Geri kalanlar da bilinçli şekilde aradıklarını belirtiyor. İnternetten ödev yapan çocuk yalnız bırakılmamalı. Anne ya da baba çocuğunun yanında bulunmalı.
Anne-babanın ‘bu çok kötü sakın bakma’ dediği her şey bir çocuk için ‘bakılacak, merak edilecek şey’ demektir. Böyle bir yaklaşım kesinlikle yanlıştır. Ebeveyn işaret göstermemeli. Çünkü çocuğun bilinçlenmesi, iradesini kazanmasıyla alakalı. 8 yaşındaki bir çocuğun bilinçlenmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Ancak biraz bilgilendirebilirsiniz o kadar. İradesi bulunmayan birine interneti teslim etmek doğru değildir. 8-9 yaşında sanal dünyadan ödevler verilmeye başlanıyor. Bu çocuklara internet tanıtılırken sadece ödev yapmayla alakalı kısmı anlatılmalı. Alınacak en önemli tedbir ancak bu olabilir. Ergenlik dönemindeki çocuklara ise ebeveynler kesinlikle güvenmemeli. Onlar cinselliği merak eder ve iradesini tam anlamıyla kontrol edemez.
Çocuğunuzun internet kullanımını sık sık denetleyin. Hangi sitelere girdiği, hangi sohbet ortamlarında bulunduğu konusunda fikir sahibi olun. Mümkünse sohbet ortamlarındaki arkadaşlarını tanımaya çalışın.
SAĞLIKLI EBEVEYN-ÇOCUK İLİŞKİSİNİN TEMELLERİ BU AKTİVİTELERLE ATILABİLİR.
Aile içi iletişim çocukları sanal dünyanın zararlarından korumak için çok önemli. Temelleri ise şüphesiz küçük yaşlarda atılıyor. Fakat günümüz aileleri bu konuda her geçen gün kan kaybediyor. Ya ebeveynler çok yoğun bir çalışma hayatının içinde yer alıyor ya da ev hanımları günlük işler, misafirler derken çocuklarıyla hakkıyla ilgilenemiyor. Evde bir vesileyle yalnız kalan çocuk vaktini geçirmek, enerjisini atmak istiyor. İmdadına ise şüphesiz ya televizyon ya da internet yetişiyor. İki eğlence aracı da fazla kullanıldığında onlara zarar veriyor. Mevcut eğilimin farkında olan yayıncılar da bu konuda kolları sıvamış gözüküyor.
Timaş Yayınları’ndan çıkan yeni aktivite kitapları çocuk ve ebeveynlerin hayatında yeni bir başlangıca vesile olabilecek nitelikte. ‘365 Cıvıl Cıvıl Etkinlik’, ‘Kırt Kırt Kâğıt’, ‘Bugün Ne Yapayım?’, ‘Hızlı Taraftara Futbol’ ve ‘Benim Tatlı Tariflerim’ bu kategoride değerlendirilebilecek kitaplar. Kitapların her birinin içinde onlarca etkinlik var. Bunlar çocukların zekâ, öz güven ve el becerisini artırırken bir yandan da çocuk-anne-baba arasındaki bağları güçlendiriyor. ‘Çocuğuma özel vakit ayırmak istiyorum ama birlikte ne yapacağımızı bilmiyorum’ diyenlerin sıkıntısına da çare buluyor. Aktiviteler öyle saatlerce sürmüyor. Her gün çocuğunuza özel yarım saat ayırmanız yeterli. Hatta çocuğunuzun ruh hâlini, gün içinde yaşadıklarını, zevklerini, sevdiği arkadaşlarını, el becerisini ve hayal gücünü bu vesileyle öğrenebilirsiniz.
Kitapların yayın editörü Nefise Atçakarlar, amaçlarını şöyle özetliyor: “Bu eser çocuklarını internet ve televizyondan uzak tutmak isteyen ama bu boşluğu nasıl dolduracağını bilmeyen aileler için ideal. Yurt dışında yeni nesli sanal dünyanın zararlarından korumak için ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu tarz kitaplar da en çok kullanılan yöntemler arasında. Arkadaşınız için ayraç yapın diyor mesela. Çocuk ayracı ilk kez görüyor, ne işe yaradığını öğreniyor, yapıyor ve sevdiği bir arkadaşına bunu hediye ediyor. İnternet çocukları hayattan koparıyor diyoruz ya bu tarz küçük hediyeleşmeler hem çocukları sosyalleştiriyor hem de insan sevgisini artırıyor.”
Kitaplarla çocuğun buluşması için önce ailelerin gayret göstermesi şart. Ebeveynler evlatlarının elleri, evleri kirleniyor diye rahatsız olmamalı. Evin tümünü değil belki ama onların aktiviteler esnasında dağıtabilecekleri, kirletebilecekleri bir alan ayırmalı.
365 Cıvıl Cıvıl Etkinlik’te parmak boyalarıyla yapılan şekiller, resimler var. Çocuk parmağıyla güzel bir şeyler yapabileceğini böylece keşfediyor. Evdeki atık maddelerin hemen hepsini bu aktiviteler vesilesiyle değerlendirmek mümkün.
Kırt Kırt Kâğıt’taki etkinlikler daha kolay gözüküyor. Onda çocuklar bol bol kâğıt kesiyor, rengarenk oyuncaklar hazırlıyor.
Benim Tatlı Tariflerim’de çocuklar anne-babalarına, sevdiklerine renkli, tatlı kurabiyeler yapmayı öğreniyor. Genelde tariflerin yapımı yarım saat kadar sürüyor. Bu esnada anneyle çocuk hem özel bir vakit geçiriyor hem de el becerisi kazanıyor minikler.
Hızlı Taraftara Futbol, daha çok erkeklere hitap ediyor. Futbolla alakalı birçok oyunun yapımı ayrıntısıyla anlatılıyor. Aktivitelerde çizimler, renkli boyalar sıklıkla kullanılıyor.
Yakın zamanda piyasaya çıkacak ‘Becerikli Ellerim’ de kız çocuklarına yönelik. Kitabın başında gerekli malzemeler sayılıyor. Örgü örülüyor, kasnaklardan şekiller çıkarılıyor, bez bebekler dikiliyor, renkli keçelerden aksesuarlar tasarlanıyor, çantalar yapılıyor. Örgü esnasında ise şiş kullanılmıyor. Aktivitelerin bazısı birkaç gün sürüyor. Böylece çocuk başladığı bir işi bitirebilme becerisini de kazanıyor.
Rengârenk kitaplarda etkinliklerin yapılışı ayrıntısıyla, fotoğraflarla, çizimlerle anlatılıyor. 5 yaşından ilköğretimin sonuna kadar kullanılabilecek kitapların çocukların hayatına nasıl girebileceğini Nefise Hanım şöyle anlatıyor: “Çocuklarda etkinlikler alışkanlık yapana kadar, onları televizyonun bilgisayarın başından kaldırmak zor. Eğer çocuğa ait bir oda yoksa evin bir köşesine bir gazete serip ‘burası senin çalışma alanın’ denmeli. Çünkü, önce alanı zihninde sabitleştirmek gerekir. Günün belli bir saati tercih edilebilir. (Okuldan geldiği zaman ya da akşam saatlerinde) İlk zamanlar 20 dakika yeterlidir. Çocuk kendi kendine bir etkinlikten yenilerini üretecektir. Aktiviteler sonucu elde edilen her şey günlük hayatta kullanılabilecek tarzda. Çocukların odasında yapılanlar sergilenebilir de.”
Aileler ‘çocuğum artık büyüdü, bize eskisi kadar ihtiyacı yok’ diyebilir. Oysa büyüdükçe çocuklar ailelerine daha fazla ihtiyaç duyuyor. Ergenlik, aile desteğinin daha da artması gereken bir dönem. Bundan dolayı çocuklar aşırı derecede kontrol altında tutulmamalı. Çünkü bastırılan bireyler patlamalar yaşayıp daha büyük sorunların içinde bulabilirler kendini. Bilgisayar eve alınmalı ama ailenin ortak vakit geçirdiği odalarda bulunmalı, şahsa değil, aileye ait olmalı. Denetimli bir kontrol uygulanmalı.
Toplum internetteki ortamı gerçek dışı görerek burada günahın da illegal ilişkilerin de bulunmadığını, insanların yanlışa düşmeyeceğini, hatalar yapmayacağını düşünüyor. Dolayısıyla fiziksel arkadaşlıkların önüne geçmek için çok fazla çaba sarf ederken bu ilişkilerin sanal dünyada daha ileri boyutta yaşandığının farkına varmıyor. Gerçek hayatta bir kız ya da erkek, sevgilisinden ayrıldığında ne hissediyor, yaşıyorsa aynı sorunlarla sanal dünyada da karşılaşıyor.
Çocuklarının sanal dünya ile daha az haşir neşir olmasını isteyen ebeveynler küçük yaşlardan itibaren evlatlarını sportif ve sosyal faaliyetlere yönlendirmeli. Böyle çocuklar daha sağlıklı, psikolojileri düzgün, sakin, sosyal, disiplinli ve sorumluluk sahibi bireyler oluyor. İnternet, hayatında bulunsa da bu isteğini yönetebiliyor. Aileler genelde derslerinden geri kalacak diye sportif faaliyetlere sıcak bakmıyor, dışarı çıkmak isteyince de ‘çevre güvenli değil’ diyor. Çocuklar da internetle yalnızlıklarını gidermeye çalışıyor. Oysa gençlerin sosyalleşebileceği basamaklar hazırlanmalı. Bu konuda okullardaki kulüplerden de faydalanılabilir. Genelde spor, resim, müzik gibi faaliyetlerle ilgilenen gençler zararlı alışkanlıklardan ve kötü arkadaşlıklardan daha iyi korunuyor.
Aileler çocuklarının gerçek ya da sanal arkadaşlarını tanımalı. Onlar hakkında sohbet ederken bilgiler almalı. Otokontrol sistemi erken dönemlerde çocuklara yerleştirilmeli, sanalla gerçek arasında bir farkın bulunmadığı sıklıkla anlatılmalı.
Aileler her çocuğuna aynı yaklaşmamalı. Birine gösterilen müsamaha diğerinde olumsuzluklara vesile olabilir.
Piyasada sınırsız ama ücreti düşük internet paketleri var. Genelde aileler evlerinde bunları tercih ediyor. Çocuk sınırsızca internette kalabiliyor. Oysa aile-ler bilinçlenmeli, sınırlı kapasitedeki paketleri tercih etmeli. Böylece hane içindeki herkese dolaylı yoldan sınırlama getirilmeli.
Uzmanlara göre internet bağımlılığından vazgeçmek, aynen uyuşturucu alışkanlığını bırakmak kadar zor. Bu problemi aşmak bazı vakalarda 2-3 yıl sürebiliyor. Sanal bağımlılık, ruha çok büyük etki ediyor. İlaç tedavisinin yanında terapi süreci de gerekiyor.
İnternet bağımlısı çocuk 13-17 yaşları arasındaysa ergenlikle birlikte sorun daha da kuvvetleniyor. Bu sürece girmiş biriyle konuşurken internetin boşluğunu dolduracak zeminler de bir yandan hazırlanmalı. Gencin ruhu hangi açıdan tahribat gördüyse o alan doldurulup tamir edilmeli. Ergenler ailelerinin sunduğu her türlü alternatife tepkiyle karşılık verse de ebeveynler çocuklarının duygu dünyasına girebilmeli, sorunlara asla hırsla yaklaşmamalı. Eğer problemler günden güne artıyorsa uzman desteği alınmalı. Aile problemin üstüne üstüne gitmemeli. Ön ergenlik dönemindeki çocuklar için de evden internet tamamen kaldırılmalı.
Çocuk sokakta oynamak istiyor ama aile ‘seni döverler, zarar verirler’ diye dışarı çıkmasını istemiyor. Bir çocuğa yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri onu sosyal hayatın içinden soyutlamaktır. İnternet bu boşluğu dolduruyor sonra. Çocuk kavga etmek, bir şeyler paylaşmak ister. Bir de ani değişiklikler onları sanal dünyanın kucağına iter. Abisini, babasını, annesini ya da çok sevdiği birilerini kaybetmiştir. Sınavlardan kötü notlar alır, okulda halledemediği problemler vardır. Kişi kendini dinlemek için de internete girebilir. Ana problemler halledilmedikçe internet bağımlılığı çözülmez. Çocuğun elinden interneti bu şartlar altında alırsanız daha büyük sorunlar ortaya çıkar; uyuşturucu bataklığına saplanabilir, evden kaçabilir…
Kişinin duygu dünyasının beslenme kaynağı annedir. Anneyle evladının ne kadar iyi iletişimi varsa çocuğun bağımlılık riski o kadar azalır. Ama tehlike ortadan kalkmaz. Babanın aile içindeki konumu biraz daha farklıdır. Otoriteyi temsil eder (şu oyunlara girilmeyecek, bu kadar saat dışında bilgisayar kullanılmayacak, sadece ödevler yapılacak gibi). Baba önlem almadıysa internet bağımlılığına çocuğun yakalanma riski artar. Bu tedbirleri anne almaya kalkıştığında ise çocuk onu dinlemez, annenin hırçınlaşmasına vesile olur. Burada sınır çizme görevi babaya aittir. Ama baba çocuğuna örnek bir ‘baba duruşu’ sergileyemiyorsa, eve geldiğinde sürekli sanal dünyada vakit geçiriyorsa böyle bir ebeveynin çocukları da yüzde doksan ihtimalle bağımlı olacaktır. Aynı şey anne için de geçerlidir.
İnternetin şu anki hâli çocuklara da toplumlara da zararlı. Çünkü anonim kullanım üzerine kurulmuş vaziyette. İsteyen istediği yere giriyor. Gezindiği yerlerde de iz bırakmıyor. Bu ortama bir çocuğu bırakırsanız merak duygusuyla önüne gelen her linki tıklayacaktır. Dolayısıyla internetin şu anki hâli çocuğun yetişmesine zarar veriyor. Onun zihinsel ve duygusal gelişimini baltalıyor. Çocukların *** siteleriyle ne zaman tanıştığına dair İlgiltere’de bir araştırma yapılıyor. Ve üçte ikisi ödev yaparken tanıştığını söylüyor. Geri kalanlar da bilinçli şekilde aradıklarını belirtiyor. İnternetten ödev yapan çocuk yalnız bırakılmamalı. Anne ya da baba çocuğunun yanında bulunmalı.
Anne-babanın ‘bu çok kötü sakın bakma’ dediği her şey bir çocuk için ‘bakılacak, merak edilecek şey’ demektir. Böyle bir yaklaşım kesinlikle yanlıştır. Ebeveyn işaret göstermemeli. Çünkü çocuğun bilinçlenmesi, iradesini kazanmasıyla alakalı. 8 yaşındaki bir çocuğun bilinçlenmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Ancak biraz bilgilendirebilirsiniz o kadar. İradesi bulunmayan birine interneti teslim etmek doğru değildir. 8-9 yaşında sanal dünyadan ödevler verilmeye başlanıyor. Bu çocuklara internet tanıtılırken sadece ödev yapmayla alakalı kısmı anlatılmalı. Alınacak en önemli tedbir ancak bu olabilir. Ergenlik dönemindeki çocuklara ise ebeveynler kesinlikle güvenmemeli. Onlar cinselliği merak eder ve iradesini tam anlamıyla kontrol edemez.
Çocuğunuzun internet kullanımını sık sık denetleyin. Hangi sitelere girdiği, hangi sohbet ortamlarında bulunduğu konusunda fikir sahibi olun. Mümkünse sohbet ortamlarındaki arkadaşlarını tanımaya çalışın.
SAĞLIKLI EBEVEYN-ÇOCUK İLİŞKİSİNİN TEMELLERİ BU AKTİVİTELERLE ATILABİLİR.
Aile içi iletişim çocukları sanal dünyanın zararlarından korumak için çok önemli. Temelleri ise şüphesiz küçük yaşlarda atılıyor. Fakat günümüz aileleri bu konuda her geçen gün kan kaybediyor. Ya ebeveynler çok yoğun bir çalışma hayatının içinde yer alıyor ya da ev hanımları günlük işler, misafirler derken çocuklarıyla hakkıyla ilgilenemiyor. Evde bir vesileyle yalnız kalan çocuk vaktini geçirmek, enerjisini atmak istiyor. İmdadına ise şüphesiz ya televizyon ya da internet yetişiyor. İki eğlence aracı da fazla kullanıldığında onlara zarar veriyor. Mevcut eğilimin farkında olan yayıncılar da bu konuda kolları sıvamış gözüküyor.
Timaş Yayınları’ndan çıkan yeni aktivite kitapları çocuk ve ebeveynlerin hayatında yeni bir başlangıca vesile olabilecek nitelikte. ‘365 Cıvıl Cıvıl Etkinlik’, ‘Kırt Kırt Kâğıt’, ‘Bugün Ne Yapayım?’, ‘Hızlı Taraftara Futbol’ ve ‘Benim Tatlı Tariflerim’ bu kategoride değerlendirilebilecek kitaplar. Kitapların her birinin içinde onlarca etkinlik var. Bunlar çocukların zekâ, öz güven ve el becerisini artırırken bir yandan da çocuk-anne-baba arasındaki bağları güçlendiriyor. ‘Çocuğuma özel vakit ayırmak istiyorum ama birlikte ne yapacağımızı bilmiyorum’ diyenlerin sıkıntısına da çare buluyor. Aktiviteler öyle saatlerce sürmüyor. Her gün çocuğunuza özel yarım saat ayırmanız yeterli. Hatta çocuğunuzun ruh hâlini, gün içinde yaşadıklarını, zevklerini, sevdiği arkadaşlarını, el becerisini ve hayal gücünü bu vesileyle öğrenebilirsiniz.
Kitapların yayın editörü Nefise Atçakarlar, amaçlarını şöyle özetliyor: “Bu eser çocuklarını internet ve televizyondan uzak tutmak isteyen ama bu boşluğu nasıl dolduracağını bilmeyen aileler için ideal. Yurt dışında yeni nesli sanal dünyanın zararlarından korumak için ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu tarz kitaplar da en çok kullanılan yöntemler arasında. Arkadaşınız için ayraç yapın diyor mesela. Çocuk ayracı ilk kez görüyor, ne işe yaradığını öğreniyor, yapıyor ve sevdiği bir arkadaşına bunu hediye ediyor. İnternet çocukları hayattan koparıyor diyoruz ya bu tarz küçük hediyeleşmeler hem çocukları sosyalleştiriyor hem de insan sevgisini artırıyor.”
Kitaplarla çocuğun buluşması için önce ailelerin gayret göstermesi şart. Ebeveynler evlatlarının elleri, evleri kirleniyor diye rahatsız olmamalı. Evin tümünü değil belki ama onların aktiviteler esnasında dağıtabilecekleri, kirletebilecekleri bir alan ayırmalı.
365 Cıvıl Cıvıl Etkinlik’te parmak boyalarıyla yapılan şekiller, resimler var. Çocuk parmağıyla güzel bir şeyler yapabileceğini böylece keşfediyor. Evdeki atık maddelerin hemen hepsini bu aktiviteler vesilesiyle değerlendirmek mümkün.
Kırt Kırt Kâğıt’taki etkinlikler daha kolay gözüküyor. Onda çocuklar bol bol kâğıt kesiyor, rengarenk oyuncaklar hazırlıyor.
Benim Tatlı Tariflerim’de çocuklar anne-babalarına, sevdiklerine renkli, tatlı kurabiyeler yapmayı öğreniyor. Genelde tariflerin yapımı yarım saat kadar sürüyor. Bu esnada anneyle çocuk hem özel bir vakit geçiriyor hem de el becerisi kazanıyor minikler.
Hızlı Taraftara Futbol, daha çok erkeklere hitap ediyor. Futbolla alakalı birçok oyunun yapımı ayrıntısıyla anlatılıyor. Aktivitelerde çizimler, renkli boyalar sıklıkla kullanılıyor.
Yakın zamanda piyasaya çıkacak ‘Becerikli Ellerim’ de kız çocuklarına yönelik. Kitabın başında gerekli malzemeler sayılıyor. Örgü örülüyor, kasnaklardan şekiller çıkarılıyor, bez bebekler dikiliyor, renkli keçelerden aksesuarlar tasarlanıyor, çantalar yapılıyor. Örgü esnasında ise şiş kullanılmıyor. Aktivitelerin bazısı birkaç gün sürüyor. Böylece çocuk başladığı bir işi bitirebilme becerisini de kazanıyor.
Rengârenk kitaplarda etkinliklerin yapılışı ayrıntısıyla, fotoğraflarla, çizimlerle anlatılıyor. 5 yaşından ilköğretimin sonuna kadar kullanılabilecek kitapların çocukların hayatına nasıl girebileceğini Nefise Hanım şöyle anlatıyor: “Çocuklarda etkinlikler alışkanlık yapana kadar, onları televizyonun bilgisayarın başından kaldırmak zor. Eğer çocuğa ait bir oda yoksa evin bir köşesine bir gazete serip ‘burası senin çalışma alanın’ denmeli. Çünkü, önce alanı zihninde sabitleştirmek gerekir. Günün belli bir saati tercih edilebilir. (Okuldan geldiği zaman ya da akşam saatlerinde) İlk zamanlar 20 dakika yeterlidir. Çocuk kendi kendine bir etkinlikten yenilerini üretecektir. Aktiviteler sonucu elde edilen her şey günlük hayatta kullanılabilecek tarzda. Çocukların odasında yapılanlar sergilenebilir de.”