6 Ağustos 1991 tarihinde Tim Berners-Lee internetin ilk web sayfasını oluşturdu. Ziyaret etmek isterseniz burada, hala yayında. Tim’in amacı daha sonrasında dünyayı saran atmosfer gibi hayatımızı kapsayacak web sayfalarını tüm insanlığa tanıtmaktı. Yayınladığı makalelerle ‘Bir web sayfası nasıl hazırlanır?’ sorusunu cevapladı.
Süregelen yıllarla birlikte bu ağ hızlıca genişledi. Web devrimi o kadar hızlı büyüdü ki milenyum geldiğinde yeni bir dijital rönesans gerçekleşti.
Web sayfalarının gelişimi yeni teknolojileri de hayatımıza soktu. Artık daha modern, şık ve esnek web sayfaları görür olduk. Böylece daha fazla insanın ilgisini buraya toplandı.
İşte tam bu esnada dev firmaların gölgeleri altında küçük girişimler de internette yerlerini almaya başladılar. Bu yeni çağı kapatan gelişme ise mobil tarayıcılar ve onlara uyumlu responsive web sayfaları oldu.
İnsanlar kendilerini, firmalarını, el işlerini, duygularını, anılarını veya kedilerinin fotoğraflarını paylaşmak için milyonlarca web sayfası oluşturmaya başladılar. Bu akım neredeyse yirmi yıl kadar hiç ivme kaybetmeden devam etti ta ki sosyal medya sayfaları oyuna dahil olana kadar.
Bu dijitalleşme günümüze milyonlarca hayalet web sayfası taşıdı. Her trend gibi dik bir ivmeyle yükseldi ve sonrasında çakıldı. Bu da çevrimiçi web sayfalarının büyük çoğunluğunun neredeyse hiç ziyaret edilmemesi anlamına geliyor.
2004’de dünyamıza giren Facebook yıllar içerisinde gelişmiş, kendine Twitter gibi yeni rakipler edinmeye başlamıştı. 2009 yılının son çeyreğinde bu ilerleyiş farklı kollara ayrılmış, önce mobil desteği daha sonra da mobil uygulamalar ile desteklenmişti.
2009 yılında web sayfalarının sadece %0.7’si mobil cihazlar üzerinden ziyaret ediliyorken 2018 yılında bu rakam %52.2’ye yükseldi. Sosyal ağlar ise bu geçişi çok doğru stratejilerle takip ettikleri için büyümelerini rekor seviyelere çıkardılar.
Gelişen web teknolojileri daha hızlı ve kullanışlı sayfalar hazırlamamızı sağlasa bile standartlaşmanın sağlanamaması, kullanışsız tarayıcılar ve yerli yersiz ortaya çıkan reklamlar sebebiyle trafikler mobile kaymakla kalmadı, hızlı bir şekilde düşmeye başladı.
Mobil cihazların yeni oyun sahası olduğu konusunda hemfikiriz. Peki milyonlarca insan ve onların kurdukları firmalar dertlerini hangi platformda anlatacaklar?
Hatrı sayılır bütçe ve eforla hazırlanmış web sayfaları ilgiye hasret şekilde kendi hallerine bırakıldı. Uçurtmacılar ürünlerini Instagram’da duyurdu, yazarlar kitaplarının giriş cümlelerini tweetledi, sanatçılar hayranlarıyla Facebook sayfasında buluştu, şirketler ise ilanlarını LinkedIn’de paylaşır oldu.
Bu yüzdendir ki aşina olduğumuz bir çok web sayfası hayatlarına devam etmek için önce sosyal medya hesapları oluşturdu, daha sonra da mobil uygulamalar hazırladı. Bilgisayar başında oturan insan sayısı hızla düşmekteydi.
Türkiye’nin en büyük e-ticaret sitelerinden biri olan Hepsiburada.com bu akıma kapılan örneklerden bir tanesi.
Üstteki reklamda firma ismi melodik bir şekilde, sonunda nokta com vurgusuyla belirtilmekte. Günümüz reklamlarında ise doğru bir stratejiyle sadece ‘Hepsiburada’ ismi telafuz edilmeye başlandı. Artık işaret edilen firmanın web sayfası değil, kendisiydi. Pazar mobile kaymıştı bile.
Bu çöküşü bir nebze olsa da yavaşlatmak amaçlanırken odak kullanıcıya değil, ne yazık ki geliştirilere döndü. Yeni programlama kütüphaneleri ile web projeleri hazırlamak kolaylaştırıldı. Bütün bunlar son çırpınışlar olsa dahi web üzerinde daha az kod ile daha çok şey anlatılabilir oldu.
Hazır araçlar ve içerik yönetim sistemlerini bunun dışında tutabiliriz.
Peki gelecek neler getirecek? Mobil cihazlar ne kadar daha önemini koruyabilecek? Bu soruları cevaplamak pek mümkün değil. Ancak görünen o ki bir süre daha kendimizi dijital dünyaya akıllı telefonlar aracılığı ile bağlayacağız .Fakat insanların 5-inch cihazları taşımaktan sıkılacakları günler çok da uzak değil.
Front-end kütüphaneleri web tasarımı süreçlerini hızlandırdı
Süregelen yıllarla birlikte bu ağ hızlıca genişledi. Web devrimi o kadar hızlı büyüdü ki milenyum geldiğinde yeni bir dijital rönesans gerçekleşti.
Web sayfalarının gelişimi yeni teknolojileri de hayatımıza soktu. Artık daha modern, şık ve esnek web sayfaları görür olduk. Böylece daha fazla insanın ilgisini buraya toplandı.
İşte tam bu esnada dev firmaların gölgeleri altında küçük girişimler de internette yerlerini almaya başladılar. Bu yeni çağı kapatan gelişme ise mobil tarayıcılar ve onlara uyumlu responsive web sayfaları oldu.
İnsanlar kendilerini, firmalarını, el işlerini, duygularını, anılarını veya kedilerinin fotoğraflarını paylaşmak için milyonlarca web sayfası oluşturmaya başladılar. Bu akım neredeyse yirmi yıl kadar hiç ivme kaybetmeden devam etti ta ki sosyal medya sayfaları oyuna dahil olana kadar.
Bu dijitalleşme günümüze milyonlarca hayalet web sayfası taşıdı. Her trend gibi dik bir ivmeyle yükseldi ve sonrasında çakıldı. Bu da çevrimiçi web sayfalarının büyük çoğunluğunun neredeyse hiç ziyaret edilmemesi anlamına geliyor.
Mobilde geçirilen sürenin %80’ini sosyal ağlar oluşturuyor
2004’de dünyamıza giren Facebook yıllar içerisinde gelişmiş, kendine Twitter gibi yeni rakipler edinmeye başlamıştı. 2009 yılının son çeyreğinde bu ilerleyiş farklı kollara ayrılmış, önce mobil desteği daha sonra da mobil uygulamalar ile desteklenmişti.
2009 yılında web sayfalarının sadece %0.7’si mobil cihazlar üzerinden ziyaret ediliyorken 2018 yılında bu rakam %52.2’ye yükseldi. Sosyal ağlar ise bu geçişi çok doğru stratejilerle takip ettikleri için büyümelerini rekor seviyelere çıkardılar.
Gelişen web teknolojileri daha hızlı ve kullanışlı sayfalar hazırlamamızı sağlasa bile standartlaşmanın sağlanamaması, kullanışsız tarayıcılar ve yerli yersiz ortaya çıkan reklamlar sebebiyle trafikler mobile kaymakla kalmadı, hızlı bir şekilde düşmeye başladı.
İnternet kullananların %80’i akıllı telefona sahip
Mobil cihazların yeni oyun sahası olduğu konusunda hemfikiriz. Peki milyonlarca insan ve onların kurdukları firmalar dertlerini hangi platformda anlatacaklar?
Hatrı sayılır bütçe ve eforla hazırlanmış web sayfaları ilgiye hasret şekilde kendi hallerine bırakıldı. Uçurtmacılar ürünlerini Instagram’da duyurdu, yazarlar kitaplarının giriş cümlelerini tweetledi, sanatçılar hayranlarıyla Facebook sayfasında buluştu, şirketler ise ilanlarını LinkedIn’de paylaşır oldu.
Bu yüzdendir ki aşina olduğumuz bir çok web sayfası hayatlarına devam etmek için önce sosyal medya hesapları oluşturdu, daha sonra da mobil uygulamalar hazırladı. Bilgisayar başında oturan insan sayısı hızla düşmekteydi.
Türkiye’nin en büyük e-ticaret sitelerinden biri olan Hepsiburada.com bu akıma kapılan örneklerden bir tanesi.
Üstteki reklamda firma ismi melodik bir şekilde, sonunda nokta com vurgusuyla belirtilmekte. Günümüz reklamlarında ise doğru bir stratejiyle sadece ‘Hepsiburada’ ismi telafuz edilmeye başlandı. Artık işaret edilen firmanın web sayfası değil, kendisiydi. Pazar mobile kaymıştı bile.
Bu çöküşü bir nebze olsa da yavaşlatmak amaçlanırken odak kullanıcıya değil, ne yazık ki geliştirilere döndü. Yeni programlama kütüphaneleri ile web projeleri hazırlamak kolaylaştırıldı. Bütün bunlar son çırpınışlar olsa dahi web üzerinde daha az kod ile daha çok şey anlatılabilir oldu.
Hazır araçlar ve içerik yönetim sistemlerini bunun dışında tutabiliriz.
Dijital lens patenti Sony tarafından alındı
Peki gelecek neler getirecek? Mobil cihazlar ne kadar daha önemini koruyabilecek? Bu soruları cevaplamak pek mümkün değil. Ancak görünen o ki bir süre daha kendimizi dijital dünyaya akıllı telefonlar aracılığı ile bağlayacağız .Fakat insanların 5-inch cihazları taşımaktan sıkılacakları günler çok da uzak değil.